11 Temmuz 2015 Cumartesi

FETHİYE

Yıllardır tatil deyince aklıma ilk gelen yer. Birkaç kez başka yeri de denedik ama Fethiye'de olduğu kadar rahat edemedik. Bunda Fethiye'nin tarihi bir özelliği olmasının yanı sıra doğal güzelliğinin de hala bozulmamış olması da etkili sanırım. Son birkaç yıldır tercih ettiğimiz pansiyon yerine bu sene Fethiye'nin bir beldesi olan Çalış'ı tercih ettik. Gittiğimiz pansiyondan (Çiğdem Pansiyon) çok memnunduk ancak şehir merkezine biraz uzak olduğundan bu sene tercihimizi Çalış'tan yana kullandık. Çalış'ta kaldığımız yer Çalış plajına oldukça yakın bir yerdi, o yüzden sabahları erkenden kalkıp deniz kenarında yürümek bana çok iyi geldi. Dalgaların sesi, denizin maviliği, insanların rahatlığı, parıldayan güneş senenin yorgunluğunu unutmamı sağladı. Kaç senedir Fethiye'ye gelmemize rağmen Çalış'ta görmediğimiz yerleri keşfettik bu sefer. Önceki gezilerimizde genellikle turlara katıldığımız için yorucu geçiyordu tatilimiz; bu sene ise çok koşturmadan, bir tura bağlı kalmadan rahat rahat tatilin tadını çıkarttık.


Size şimdi biraz Çalış'tan bahsedeyim. Belki hala tatil planı yapmamışlar vardır aranızda. Çalış, Fethiye merkeze 6 km uzaklıkta şirin bir belde. Uzun bir plajın kenarında oteller, pansiyonlar var. Genel olarak fiyatlar makul. Denizi biraz dalgalı ve çabuk derinleşiyor; o yüzden iyi yüzme bilmeyenler için uygun bir yer değil. Yüzme bilmeyenlere ya da durgun deniz sevenlere Ölüdeniz'i tavsiye ederim. Orada yüzmenin keyfi bir başka, dalgasız ve uzun süre derinleşmeyen bir denizi var. Çalış'a geri dönecek olursak uzun plajı boylu boyunca yürümek yaklaşık 45 dakika alıyor, yani mükemmel bir yürüyüş yolu. Ben yürüyüşümü sahildeki kafede (Keyif Kafe) bir kahveyle sonlandırıyordum.



 

Akşamları da aynı yürüyüş yolu üzerindeki birkaç yerde bir şeyler içtik. Bunlardan biri olan Hamsi Bar'ın otantik dekorunu çok beğendim.



Oturmayı düşündüğümüz bir yer daha vardı (Calisto) ancak onun hemen yanındaki barda (Lee's) büyük bir kalabalık olunca, orada da yer kalmamıştı. Bu kalabalığın sebebini anlamaya çalışırken, kırmızı takım elbiseli bir adamın şarkı söylediğini gördük. Eşim Rod Stewart'a ne kadar benziyor adam dedi, benzerini getirmişlerdir diye düşündük ama meğerse gerçekten Rod Stewart'mış adam :) Daha önce de Çalış'a gelmiş ve Lee's Barın sahibinin bir arkadaşıymış netten öğrendiğimize göre. Bu da ayrı bir enstantane oldu bizim için ama fotoğrafını çekmediğimiz için pişman oldum ben :) Birkaç akşam da Fethiye'ye gittik gezmek için. Çalış ve Fethiye arası minibüsler 5 dakikada bir kalkıyor ve 00:30'a kadar çalışıyor. Tekne taksiler de var Fethiye ve Çalış arasında çalışan ama biz birtürlü binemedik. Fethiye'de güzel nargile yapan yer arayan olursa Fethiye limanındaki Fora kafeyi tavsiye ederim. Fethiye çarşısı da (Paspatur) tarihi dokusuyla çok hoşuma gider. Bu sefer birkaç fotoğraf çekmeyi akıl ettim.

 



Fethiye'de her gittiğimde uğradığım ve takı aldığım bir takıcı var Naga diye Fethiye çarşısında şemsiyeli sokakta Gratis'e varmadan sol tarafta. Hem fiyatları uygun hem de çok güzel modeller var. Orası haricinde etnik takılar ve kıyafetler satan bir dükkan daha var, ürünleri güzel ancak orayı çok tavsiye etmem, hem fiyatları uçuk hem de içeride rahat rahat bakmanıza izin vermeyecek şekilde yardımcı olmaya(!) çalışıyorlar.



Epeyce uzun bir yazı oldu bu arada. Aslında Fethiye hakkında yazmak istediğim bir şeyler daha var belki ikinci bir yazı yazarım ya da bu konuda soruları olan varsa yorumlar kısmında sorabilirler elimden geldiğince yanıtlamaya çalışırım. Türkiye'nin güzelliklerinden biri olan Fethiye'yi görmenizi her daim tavsiye eder, huzurlu haftasonları dilerim.


KİRALIK AŞK


Yaz dönemi yine mısır patlağı gibi diziler çıkmaya başladı bütün kanallarda. Çoğu elenecek birkaç tanesi yeni sezona taşınacak, bir çoğunun ismi bile hatırlanmayacak kimbilir. Normalde çok fazla Türk dizisi izlemiyorum. Sebeplerini daha önceden de yazmıştım (dizilerin uzun saatler sürmesi, reklam arası dizi konulmuş gibi olması, dizi tutunca senaristlerin dizi bitmesin diye saçmalaması, normal hayatlardan ziyade olmayacak hayatlara insanların özendirilmesi vs.). Kiralık aşk'a ise tatile giderken otobüsteki televizyonda bir şey bulamayınca mecburen şans verdim ama şaşırtıcı bir şekilde hoşuma gitti. Uzun zamandır ilk kez bir Türk dizisini bekler oldum. Aslında hikaye yine çok alışılageldik, fakir kız-zengin çocuk aşkı. Bir kafede garson olarak çalışan Defne (Elçin Sangu), iş adamı Ömer'i (Barış Arduç) baştan çıkarmak için Ömer'in yengesi tarafından işe alınır. Ömer'in yanında yönetici asistanı olarak çalışmaya başlayan Defne, Ömer'i etkilemek için elinden geleni yapmaya başlar. İşte olay burada biraz  ilginçleşiyor Defne sıradan kızlar gibi değil; sakar, eli ayağına dolaşan, cin fikirli olmayan, bunları da kendine yakıştıran bir kız. Zaten Elçin Sangu'nun güzelliği insanı o kadar büyülüyor ki anlamadan diziye müptela oluyorsunuz. Ayrıca rolüne de çok yakışmış, oyunculuğu çok doğal. Nergis Kumbasar ise diziye çok güzel bir hava katmış, gerçekten onun sahnelerini ayrı bir severek izliyorum. Ömer'in iş ortağı Sinan'ı canlandıran Salih Bademci de (Öyle Bir Geçer Zamanki'nin Hakan'ı) rolüne cuk oturmuş.Güzel bir aurası var dizinin, yaz ekranı için gayet hoş bir dizi, bir bakın derim. Sevgilerle...