11 Şubat 2016 Perşembe

MEZARSIZ ÖLÜLER - TİYATRO

Merhabalar... Bugün sizlere Tatbikat Sahnesinde sergilenen güzel bir oyundan bahsetmek istiyorum. Jean Paul Sartre'ın ünlü eseri Mezarsız Ölüler, geçen sene Gri Sahne tiyatrosunda sergileniyordu ama bir türlü gitme fırsatım olmamıştı. Bu sene Gri Sahne'nin oyunları arasında Mezarsız Ölüler yer almadı. Tatbikat Sahnesinin oyunları arasında Mezarsız  Ölüler'i görünce de hemen gidilecekler listesine ekledim. Daha önce kitabını okumadığım için kitabıyla bir karşılaştırma yapamayacağım ama oyun muazzamdı. Oyunda, amacını bilmedikleri bir eylemi gerçekleştiremeden yakalanan direnişçilerin ölüm ve işkence korkusu içindeki hallerini, içinde kaldıkları ikilemleri izliyoruz. Oyuncuların bir bir morg dolaplarından çıkmaları ile oyun başlıyor. Elleri bağlı şekilde o dolaplardan oyuncuların rahatça çıkabilmesi ayrıca takdire şayan. Daha sonra sırayla sorguya çekilmeye başlıyorlar. Sorguya çağıran adamın da üzerinde kanlı muşambadan bir önlük var, eldivenleri de kan içinde; onun görüntüsü ve psikopat gülümseyişi bile ürpermemize yetiyor. İlk sorguya çekilenin sadece sesini duyuyoruz. Daha sonraki bir sorgu sahnesi ise önümüzde gerçekleştiriliyor, ki ben oyunlara gitmeden önce oyunla ilgili yorumları okurum, bu konuda bir bilgiye rast gelmedim, çok gerçekçiydi; sahneyi izlerken midem bulandı, karnıma ağrılar girdi, kalbim sıkıştı, saçlarımın dibi terledi, çok çok kötü hissettim, biraz daha uzun sürseydi çıkmak zorunda kalacaktım. Neyse ki sonra su falan içerek kendimi toparlayabildim. O yüzden daha önce izlememiş olanları ve hassas olanları bu konuda uyarayım çünkü sahneye bakmamak bile çözüm olamıyor. Sorgulardan artakalan anlarda karakterler birbirleriyle sürekli tartışıyorlar. Dava uğruna yaptıklarının gerçekten gerekli olup olmadığını, liderlerini ve dava arkadaşlarını ele verip vermemelerinin gerekip gerekmediğini, ölümlerinin bir anlam taşıyıp taşımadığını gibi... Aslında oyunu anlatmak o kadar zor ki tavsiyem sahnede izlenmesidir, kesinlikle pişman olmazsınız.

"Bana kalırsa biz çoktan öldük. Artık işe yarar olmaktan çıktığımız o belirli anda. Şimdi elimizde kalan aslında başlamadan bitmiş bir yaşamın son kırıntısı, tüketilecek birkaç saat. Zamanı öldürmekten ve yanındakilerle gevezelik yapmaktan başka yapacağın bir şey yok artık. Boşver Henri, dinlen. Biz artık hesapta yokuz, önemsiz ölüleriz."

"Bir hiç için ölmeye hakkımız yok."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder