7 Şubat 2016 Pazar

İKİ KİTAP

Güzel bir Pazar gününden merhabalar... İstanbul'da hava soğuk olsa da insanın içini ısıtan güzel bir kış güneşi var tepede. Gün için planım olmayınca yapılmayı bekleyen ev işlerine girişeyim dedim. Ev işlerini bitirince diğer yazımda belirttiğim kitaplardan bahsetmek için kahvemi alıp yazımı hazırlamaya koyuldum. İlk kitabımız Çorum İstanbul yolculuğum sırasında bana eşlik eden, uzun zamandır ilk kez bu derece heyecanla okuduğum; Yaprak Öz'ün Şeytan Disko adlı kitabı. Kitabı bir blogger arkadaşın (yazısını aradım ama bulamadım muhtemelen birkaç ay önceydi o yüzden bloğun adını yazamadım :( yazısında görünce meraklanmıştım ve okuma listeme eklemiştim. Gerilim filmleri ve kitapları oldukça ilgimi çeker. Bu kitabı ise çok büyük beklenti ile almadım. Daha önce Kadük isimli bir kitap okumuştum ve konusu ilginç olmasına rağmen uslübu ve konunun ilişkilendiriliş şeklini beğenmemiştim. Gerilim işini bizimkiler çok beceremiyor diye düşünürken, Yaprak Öz bu önyargımı tamamen yerle bir etti. Olayları kurgulayışı, anlatımı, uslübu inanılmazdı. İki ya da üç günde bitirdim kitabı ve elimden bırakmak istemedim. Kitabın konusu ise şöyle; kötü giden evliliği ve yaşamının amaçsızlığı yüzünden depresyonda olan Deniz, bir psikiyatra gitmeye başlar. Psikiyatrla konuşmaya başladıkça  aklına gelenler,  hissettikleri ve gözünün önüne gelen görüntüler nedeniyle içinden çıkılmaz bir gizem içinde bulur kendini. Psikiyatrın kendisine çok da yardımı olmayacağını ve aklına gelenlerden dolayı onu deli zannedeceğini düşünür; bunun üzerine bir medyum arayışına girer. Konuyu anlatmayı burada bırakayım gerilimi ve gizemi seven kişilere şiddetle tavsiye ederim, çok güzel bir kitaptı.
İkinci kitabımız ise Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Mürebbiye ve Şeytan İşi isimli kitabı. Everest yayınlarının Türk klasiklerini günümüz Türkçesine uygun şekilde düzenleyerek çıkardığını öğrendiğimde, Cehennemlik'le birlikte aldığım bir kitaptı. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın her zamanki esprili uslübuyla eğlenerek okuduğum bir kitap oldu. Mürebbiye'yle başlayalım; Fransa'da gayriahlaki bir yaşam sürdüren Matmazel Anjel, İstanbul'da saygın bir ailenin yanında mürebbiye olarak işe başlar. Matmazelin önceki yaşamından bihaber olan konak ahalisi erkekleri, kendisinin etrafında pervane olur. Matmazel kimseyi ayırt etmeden herkese mavi boncuk dağıtır. Daha sonra konakta işler arapsaçına döner :) Şeytan İşi'nde ise Hayriye Hanım tek başına yaşayan yaşlı bir kadındır. Herkesten gizlediği büyük miktarda parasını evinin içinde saklamaktadır. İstanbul'da başka bir semtte yaşlı bir kadının parası için öldürülmesini duyduktan sonra tüm huzuru kaçmıştır. Başkalarına bunu belli etmemeye çalışsa da hareketleri dikkat çekmektedir. Günün birinde postacı kapısını çalar ve mektup, altınlarını nerede sakladığını bildiklerini iddia eden perilerden gelmiştir. Sonrası merak edenler için kalsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder