24 Şubat 2013 Pazar

KELEBEĞİN RÜYASI


Yılmaz Erdoğan'la ilgili duygularım sık sık değişse de bu filmi merak ediyordum. Ayrıca filmin eşimin memleketinde çekilmesi de merakımızın başka bir sebebiydi. Film 1940lı yıllarda Muzaffer Tayyip ve Rüştü Onur isimli Zonguldaklı iki şairin bir kıza aşık olmalarıyla başlıyor. Muzaffer Tayyip'i Kıvanç Tatlıtuğ canlandırırken, Rüştü Onur'a Mert Fırat hayat veriyor, Yılmaz Erdoğan da onların hocaları olan Behçet Necatigil rolünde. İki şairimiz beğendikleri kıza iki tane şiir vererek kızın  hangi şiiri daha çok beğeneceği üzerine bir iddiaya giriyorlar. Ona göre, diğeri aradan çekilecek. Asıl kızımız olan Suzan, zengin bir ailenin tek çocuğu ve verem olan bu iki şairle arkadaşlık yapması babasının hiç hoşuna gitmiyor. Ama kız, şairlerle görüşmeye devam ediyor. Rüştü Onur'un hastalığı ilerleyince hocası Behçet Necatigil'in aracı olmasıyla Heybeliada Sanatoryum'una yatırılıyor. Orada hayatının aşkıyla tanışıyor, diyeyim ve gerisini izlemek isteyenler için gizli bırakayım. Aslında hoş bir filmdi. Ancak çoğu yerde bir Amerikan ya da İngiliz filmi izliyormuşum gibi hissettim: Üç arkadaşın aynı anda bisiklete binme görüntüsü, Kıvanç Tatlıtuğ'un şapkalı hali, müzik bile yabancı film müziği gibiydi. Filmdeki bazı siyasi göndermeler rahatsız ediciydi, bunda dönemimizin gereklerine (!) uyulmuş gibi geldi. Onun dışında oyunculuklar gayet iyiydi, özellikle Kıvanç Tatlıtuğ kendini katbekat aşmıştı. Şairlerin hocaları Behçet Necatigil'le diyalogları gülümsetecek cinstendi. Güzel vakit geçirmek ve çok erken hayata gözlerini yuman bu iki şairin hayatını öğrenmek istiyorsanız kaçırmayın derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder