12 Ekim 2015 Pazartesi

BARIŞI BOMBALAMAK

Cumartesi günü herkes gibi normal bir güne uyandığımı düşündüm. Hava fena değil, dışarıda bir şeyler yapılabilir, evde miskinlik yapılabilir, birkaç işim var onlar halledilebilir falan filan. Kalkınca ilk işim herkes gibi sosyal medyaya bakmak zaten. Öylesine bakınırken, facebook sayfama bir haber düştü "Ankara'da patlama, yaralılar var". İçimden inşallah ölen olmaz diye geçti ama bu sadece temenni olarak kaldı ne yazık ki. Saatler geçtikçe her şey daha da acılaştı. Basın zaten birden vermedi haberi, alıştıra alıştıra verdi, ilk önce ölü sayısı 8 oldu, sonra 20, sonra 30, sonra...  Uzaktan bakanlarımız için bu sadece bir sayıydı belki ama aslında her biri melek bir anneydi, evin direği bir babaydı, yemeyip yedirilmiş giymeyip giydirimiş bir evlattı, can yarısı bir kardeşti, kardeşten öte bir arkadaştı...
İki gün oldu sadece bunlar olalı, ne desem boş, ne anlatsam boş, ne yapsam boş... Zaten cümlelerimi toparlayabilir miyim bilemedim. Ama bir şekilde içimdekileri dökmek istedim. Tepkisiz kalmak istemedim. O gencecik bedenler tutuşurken, anne-babaları onlarla birlikte ruhen ölürken ben susmak istemedim. Oraya giden gençlerin fotoğraflarını gördüm, aydınlık yüzlü, pırıl pırıl gençler, hepsi de gülümseyerek poz vermişler; ama karanlık eller izin vermedi, yaşatmadı önlerinde uzanan güzellik katacakları bu hayatı...
Sosyal medyada hala senin ölün benim ölüm, buna üzülüyorsunuz ama şuna üzülmüyorsunuz, buna yas tutuluyor ama şuna tutulmuyor diye insanlar (!) ölümleri, ölüleri yarıştırmakta. Yazık diyorum başka bir şey demiyorum, şu son iki ayda herkesin yüreği dağlandı, dağlanmayan varsa da otursun içine bir baksın, insani özellikleri gösteriyor muyum diye. Bunlar konuşulurken aramızdan ayrılanlar bir daha sevdiklerine sarılamayacaklar, hiçbir bayram sabahında annelerini babalarını ziyaret edemeyecekler, doğum günleri kutlanmayacak, sabah kalkıp işe/okula giderken öfleyip püfleyemecekler, ekmeğin içine domates-peynir koyup yiyemecekler, sevdikleri kitapları okuyamayacaklar, felekten bir gün çalamayacaklar, çocuklarını parka götüremeyecekler... Kısacası yaşayamayacaklar, aileleri yaşayamayacak, sofrada hep onun yeri boş kalacak, bırakın insanlar acılarını yaşasın; empati yapamıyorsanız, en azından saygı gösterin.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder