8 Mart 2014 Cumartesi

MR SELFRIDGE, MY MAD FAT DIARY, REIGN

Son zamanlarda severek takip ettiğim yabancı dizilerim. Aslında uzun süreli, çok bölümlü yeni bir dizi bulmak çok istesem de bir türlü istediğim özelliklerde bir dizi bulamadım. Şimdi size bahsedeceğim bu diziler çok güzel ama en fazla 2 sezonu çekilmiş diziler, o yüzden uzun soluklu dizi arayanlar için yeterli gelmeyebilirler.
Mr. Selfridge'le başlayalım: Amerikalı Mr. Selfridge, İngiltere'de büyük bir kıyafet mağazası kurar, o mağazada çalıştıracağı kişileri de özenle seçer. İlk önce maddi sıkıntılarla mücadele eden mağaza daha sonra İngiltere'nin en gözde mağazalarından biri olur. 1800lü yıllardaki İngiltere'den kesitler, kadınların hakları için mücadeleleri, zamanın moda anlayışı, sendikal hareketlerin başlamasından örnekler sunan dizi aynı zamanda Mr. Selfridge'in ailesi, özel hayatı ve çalışanlarıyla olan ilişkilerini de anlatıyor. Tarihi dizi sevenlere özellikle tavsiye ederim.

Diğer bir dizimiz My Mad Fat Diary, komedi-dram türünde bir dizi. Ergenlik çağındaki Rae'in ruhsal gel gitleri, kilolarıyla başa çıkmaya çalışırken arkadaş grubuna uyum sağlama çabaları anlatılıyor. Güzel bir gençlik dizisi ama biraz toz pembe çizilmiş her şey. Rae'in popüler arkadaş grubuna hemen dahil edilmesi, gruptaki en yakışıklı çocuğun ona aşık olması... Keşke dizideki gibi insanlar şekilci olmasa...


Ve Reign... İskoçya kraliçesi Mary'nin, Fransa veliahtı Francis'le 6 yaşında yapılan nişanının bir sonucu olarak Fransa sarayına gelmesi ve kendisini türlü entrika içinde bulmasıyla ilgili. Diziyle ilgili okuduğum yorumlarda tarihin saptırıldığı ve dizinin aşk meşk olayına çok fazla eğildiğinden bahsediliyordu. Bir de birçok kişi dizide kullanılan müzikten rahatsız olmuş, okuyana kadar fark etmemiştim ama hakkaten günümüz müzikleri kullanılıyor. Dizide izlemekten zevk aldığım şeylerden biri de Mary'nin ve nedimelerinin kıyafet ve takıları. Dizi ise bence kendini izlettiriyor. Sarayda dönen oyunlar, insanların birbirlerine inceden inceye ya da açık açık laf sokması, Mary'nin bir Bash'e bir Francis'e yönelmesi işleri heyecanlı kılıyor. (Bundan sonrasını diziyi izleyecekler okumasın, spoiler içerir) Gerçi son bölümde artık Mary'den iyice tiksindim hele Francis'e koşup: "Ay ben aslında seni seviyormuşum" demesi eh artık pes dedittirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder