4 Ağustos 2016 Perşembe

İKİ KİTAP

Diğer yazımda bahsetmiştim uzun zamandır canım bir şeyler yazmak istemedi; daha doğrusu o çalkantılı günlerde, geleceğimiz bu kadar belirsizken; kitaptan, filmden, etkinlikten bahsetmek içimden gelmedi, zaten bana göre de değil gündem bu haldeyken normal seyrinde yaşamak, hiçbir şey olmamış gibi davranmak. Geceler boyu tartışma programları izleyerek bir şeylere anlam vermeye çalışmak, ne olduğunu anlayamamak, durumun nereye gittiğini bilememek, hadi biraz kafa dağıtayım deyip açtığın diziye boş boş bakmak, biraz kitap okuyayım deyip açtığım sayfayı anlamayarak on kez okumak, öyle geçti o günler işte... Yavaş yavaş normale dönmeye başladı her şey. Umarım sizin de içinizi sıkmamışımdır ama bunlara hiç değinmeden paylaşım yapmak istemedim.
Gelelim son zamanlarda okuduğum iki kitaba. İlk kitabımız Elif Şafak'ın Ustam ve Ben'i... Hintli bir çocuk olan Cihan çok sevdiği fili Osmanlı Sultanı'na satılınca onu yalnız bırakmayarak  İstanbul'a gidecek gemiye onunla birlikte biniyor. Cihan'ın kaderi bu kararıyla değişiyor. Osmanlı sarayında kendini filbaz olarak kabul ettirmeyi başaran Cihan, daha sonra Sermimar Sinan'la tanışıyor ve Sinan'ın ustalarından biri oluyor. Bu arada Mihrimah Sultan'a karşı beslediği imkansız aşk da onu içten içe yiyor. Güzel, sürükleyici bir kitaptı, kurgu olduğu için bazı tarihi olaylar biraz daha farklı anlatılmış ama severek okudum. Sadece kitabın ilk sayfalarında bahsedilen önemli bir olay nasıl çözümlendi ondan hiç bahsedilmemiş, bu bana biraz garip geldi. Okuyacaklar için olayı yazmıyorum ama ben mi tam olarak fark edemedim sonradan açıklığa kavuştu mu yoksa o kısım yazarın gözünden mi kaçtı bilemiyorum neyse kısacası tarihi sevenlere ve Elif Şafak'ın kalemini sevenlere özellikle tavsiye ederim. 

İkinci kitabımız ise Yaprak Öz - Berlinli Apartmanı. Yaprak Öz'ün Şeytan Disko isimli kitabını okumuş ve çok beğenmiştim o yüzden Berlinli Apartmanı'nı merak ediyordum. Gerilim tarzı bir kitap olduğu için ne olacak diye merakla okudum ancak Şeytan Disko kadar beğenemedim ne yazık ki. Biraz acemice geldi açıkçası, sanki daha çok bir gençlik kitabı okuyormuşum gibiydi. Kurgu basit geldi, karakterlerin tepkileri tuhaf... Ne bileyim okudum ama çok beğenmedim. Hele ana karakter Oya'nın başına gelen korkutucu olaylar sonunda çok çabuk sakinleşmesi (!) bana gerip geldi. Konusu ise şöyle Berlinli Apartmanı'na taşınan Oya, evini çok sevmektedir, komşuları da çok iyidir ve o apartmana taşındığı için kendini şanslı hissetmektedir. Ancak zamanla komşularının garip olduklarını düşünmeye başlar ve bir süre sonra evinde huzursuz şeyler meydana gelir. Oya'nın o evde kalmasını istemeyenler vardır. Meraklısına duyurulur ama çok beklentiye girilmeden okunmasını tavsiye ederim.

UMUT HEP OLSUN

Yazı yazmayalı ne kadar da uzun zaman olmuş... Yazı yazmaya elimin gitmediği kaç gün olmuş... Kitaptan, sanattan, hobilerden bahsetmek lüks olmuş bizim gibiler için... Huzurlu bir yaşam tek istediğimiz ama son bir senede olanlar huzuru o kadar uzakta hissettirir olmuş ki... Zor günler geçiriyoruz; bitmesini dilediğimiz, sadece günlük kaygılarımızla kaygılanmak istediğimiz günleri beklediğimiz zor günler... Yavaş yavaş normale dönmeye çalışıyoruz ülke olarak da kişiler olarak da. Ben de tekrar bloğuma dönerek biraz iç dökmek biraz da yeniden başlamak istedim.Yüreğimizin hoplamadığı, sevinçlerimizi, mutluluklarımızı paylaşacağımız güzel günlerin hasretiyle...