14 Ağustos 2015 Cuma

ELLY HAKKINDA- DARBAREYE ELLY

İran sineması hep ilgimi çekmiştir. Amerikan filmlerindeki aksiyona alışmış bünyeye arada İran sinemasıyla nefes aldırmak lazım sanırım. Elly Hakkında filminin yönetmeni Asghar Farhadi'nin daha önce A Separation (Bir Ayrılık) filmini izlemiş ve çok beğenmiştim. Aslında Elly Hakkında'nın aynı yönetmen tarafından çekildiğini filmi izlemeden önce bilmiyordum o yüzden özellikle bir beklentiyle izlemedim filmi ancak inanılmaz beğendim. Dediğim gibi aksiyonseverlere gelecek bir film değil bu film, daha çok hayattan bir kesit sunuyor bize. Filmin konusuna gelecek olursak 3 çift ve o çiftlerden birinin çocuğunun öğretmeni olan Elly ve yurtdışından gelen Ahmet'ten (ikisinin arasını yapmak istiyorlar) oluşan bir grup 3 günlüğüne bir ev kiralayıp tatil yapmak için şehirden uzak bir yere gidiyorlar yani Amerikan filmi olsa seri katilin dadanmasına müsait bir başlangıç :) neyse kiraladıkları ev deniz kenarında sessiz sakin bir yerde. Elly'nin çocuklara göz kulak olduğu sırada çocuklardan biri denize düşüyor ve diğer çocuk ailelere haber veriyor. Çocuk suya düşerken ya da sudayken Elly'nin ne yaptığını bilmiyoruz. Çocuğu büyükler kurtarıyor ama Elly'i hiçbir yerde bulamıyorlar. Olayı polise bildirdiklerinde ise Elly hakkında ne kadar az bilgiye sahip olduklarını fark ediyorlar. Filmde en beğendiğim şey sanki bir film izlemiyorum da dışarıdan görünmeden olanları izliyorum gibi gelmesi. Güzel ve merak uyandırıcı bir film, meraklısına duyurulur.



9 Ağustos 2015 Pazar

TOPRAK - BUKET UZUNER VE ÇORUM MÜZESİ GEZİSİ

Temmuz kitap okuma açısından pek verimli geçmedi benim için. Tatil, bayram, koşuşturma derken ancak iki kitap okuyabilmişim. Bunlardan biri de Buket Uzuner'in Toprak kitabı. Önceki yazımda da bahsetmiştim aslında Temmuz ayında bu yazıyı hazırlamak istedim ama kısmet şimdiyeymiş. Buket Uzuner'in Su kitabının devamı olan Toprak, Hititlerin anayurdu olan Çorum'da geçiyor. Tarihi eser hırsızlarının peşine düşen Defne Kaman bu sefer Çorum'da kayıplara karışıyor. Küçük bir şehir olan Çorum'da Defne Kaman'ın bulunması için vali, emniyet müdürü, herkes seferber oluyor. Defne'nin kaybolduğunu duyan Defne'nin büyükannesi Umay Nine de aramalara yardımcı olmak için Sahaf Sabahat ile Çorum'un yolunu tutuyor. Bu sırada Yazılıkaya'da ortaya çıkan bir geyik efsanesi Çorum'da dilden dile dolanıyor. Serinin ilk kitabı olan Su'da yunus parklarına dikkat çeken Buket Uzuner, bu sefer tarihi eser kaçakçılığı ve toprağın kutsallığına dikkat çekmiş. Kitapta Hititlerle, doğayla ilgili çok güzel bilgiler verilmiş; bu bilgiler, kitapta karakterlere gayet güzel bir şekilde söyletilmiş yani sanki bir ansiklopedi okuyormuş gibi olmadım, açıkçası bu yönden çok beğendim. Şamanlığa ilk kitap kadar değinmemiş. Hatta sanki kitap çok uzatılmış gibi geldi bana bu sefer. Defne Kaman'ın ortaya çıkışı falan da çok aceleye gelmiş, son bölüme sıkışmış gibi. Yazarın içinde bulunduğu dönemden dolayı belki de böyle olmuştur (Toprak kitabında kendisi şöyle yazmış: "Kamlık ya da Paganlık unsurlarından biri olan Toprak/Yer her zaman kurban talep etmiş ve almış" ve kendisi kitabı yazdığı dönemde annesini kaybetmiş). Kitabın sonunda çok güzel referanslar bölümü var, konuyla ilgili daha çok araştırma yapmak isteyenler buradan faydalanabilir. Ben birkaç tanesini gözüme kestirdim mesela. Genel olarak beğendiğim bir kitap oldu, olayın geçtiği yerin de memleketim olmasından ötürü daha bir severek okudum. Yıllardır gitmeyi isteyip de gidemediğim daha doğrusu sürekli ertelediğim Çorum Müzesi gezimi de yapmamı sağlamış oldu.
Şimdi gelelim postumuzun ikinci konusuna: Çorum Müzesi. Müzemiz, şimdiki binasında 2003 yılından beri ziyaretçilerini ağırlıyor, daha önce bu bina, okul ve hastane olarak kullanılmış. Hitit dönemi ağırlıklı olmak üzere birçok döneme ait eserler bulunuyor.Giriş 5 lira, müze karta ve maksimum kartı olanlara ücretsiz.


İçerisi 4 kattan oluşuyor ve her katta dönemlere göre sınıflandırılmış eserler var. Girişte bir kral mezarı bulunuyor. Sanki bizi karşılar gibi değil mi? Oldukça ürkütücü!

İçeride flaşsız olarak fotoğraf çekmeye izin veriliyor. Diğer katlarda da o kadar çok eser var ki dünyanın başka yerinde olsa bunlar tek bir müzede sergilenmezdi eminim. Düşünün gözyaşı şişeleri bile vardı. Takılar ise ayrı bir güzellikti, kadın her çağda kadın işte :)





Sadece bir eksikliği vardı bence, o da Müzenin çıkışındaki hediyelik eşya dükkanı. Çok yetersizdi, romanda hediyelik eşya dükkanından Kadeş antlaşmasının replikası var şeklinde anlatılmıştı. Ben de belki takıların benzerlerini orada satarlar diye ummuştum ama ne yazık ki orijinal birkaç şey dışında genelde hediyelik eşya dükkanlarında satılan basit şeyler vardı. Keşke bu işe birileri el atsa ne güzel de satar aslında, neyse fotoğraflarıyla yetineceğim artık napalım :( Uzun bir yazı oldu yine, ne kadar anlatsam yeterli olmaz aslında o yüzden tavsiyem gidip yerinde görmenizdir. Sevgilerle...

6 Ağustos 2015 Perşembe

SAHTEKAR - CHANGELING

Epeyce yoğun, sıcak geçen bir Temmuz ayından sonra hepinize merhaba. Ekşi Sözlükte 2015 Temmuzunun 2 ay sürmesi başlığına da rastlayınca hah dedim tek ben değilmişim böyle hisseden :) Temmuz ayında hazırlamak istediğim bir yazım daha vardı ama vakit bulamayınca Ağustosa sarktı yazım. Yakın zamanda onu da hazır edip sizlerin beğenisine sunacağım öhöm öhöm. Ondan önce dün izlediğim bir filmi sizlerle üzerinden zaman geçmeden paylaşmak istedim. Hatta film gece 2'de bitmeseydi biter bitmez yazacaktım :) Gerilim filmi diye tanıtıldığı için beklentim o yöndeydi, ha izlerken gerilmedim mi gerim gerim gerildim ama beklediğim yönde değildi bu gerilim. Normalde Angelina Jolie'nin olduğu filmleri pek izlemek istemem hatta ilk kez Angelina Jolie'nin rol aldığı bir filmi izledim sanırım. Burada fedakar bir anne Christine Collins'i canlandırıyor kendisi. 1920'li yıllar, Christine, işe gitmek için evden çıkıp 9 yaşındaki oğlu Walter'ı evde yalnız bırakıyor. Eve döndüğünde ise Walter'ı evde bulamıyor. Polise haber verdiğinde ise 24 saat beklemesi gerektiği söyleniyor. 24 saat sonunda yine çocuk ortaya çıkmayınca, olay araştırılmaya başlanıyor. Zaman geçtikçe olay basına yansıyor, kendilerinin kötülenmesini istemeyen o zamanın polis teşkilatı Walter'a benzeyen bir çocuğu Christine'e kendi çocuğu diye kabul ettirmek istiyor. Kadın kendi çocuğu olmadığını iddia ettikçe, kadını suçluyorlar ve en sonunda onu tımarhaneye kapattırıyorlar. Burdan sonrasını izleyecekler için anlatmak istemiyorum ama sonuna kadar merakla, heyecanla izlediğim bir film oldu. Gerçek bir hayat hikayesinden alınması, kadının çaresizliği beni çok fazla etkiledi. Çocuğu olanların ve bu tür olaylardan çabuk etkilenenlerin ise izlemeden önce iki defa düşünmesini tavsiye ederim çünkü iç açıcı bir film değil.