25 Kasım 2013 Pazartesi

ÖĞRETMENLER GÜNÜ SÜRPRİZİM


Üç sene sonraki ilk öğretmenler günümdü dün... Telefonuma sabahtan itibaren bir sürü mesaj geldi öğretmenler günümü kutlayan meğerse insanın mesleğinin özel bir gününün olması ne de güzelmiş. Her kutlamada yüzüm biraz daha güldü :) Bugün de çocuklarım kutladılar öğretmenler günümü, bir tanesi mektup bile yazmış bana sevgilerini anlatan :) 
Şimdi de postumuzun konusu bu güzel kutunun hikayesini anlatayım. Sabah kargodan aradılar, Allah Allah dedim kimden ki eski iş yerimdeki arkadaşımın ismini söyleyince dedim acaba bir şeyim eksik diye telefonda ağlandım da onu mu gönderdi diye kendi kendime kızdım, sonra dünün öğretmenler günü olduğu aklıma geldi. Hocam dediler köye mi getirelim yoksa siz alır mısınız? Ben dedim hemen, alırım ben alırım :) Köye ancak yarın gelebilecekmiş hiç gerek yok ben gelirim dedim  içimden de zevkle diye ekleyerek :) Okul çıkışında gittim, kargomu teslim aldım. Yol boyunca kenarından köşesinden de dürtüklüyorum ne olduğunu anlamak için anlayamadım. Neyse dedim eve kadar sabret. Evde kutuyu açtığımda ne göreyim hepsinin üzerine küçük küçük notlar iliştirilmiş birbirinden güzel hediyeler. Çok güzel bir puzzle, iki tane kitap, kitaplarım için süslü ayraçlar, İstanbul motifli bir kalem ve kupa (özlediğimi hissetmişler galiba), bitki çayı içmeyi sevdiğimden kapaklı bir de kupa, parmağımdaki güzel romantik yüzük, cici cici küpeler, çorabımı bile unutmamışlar :) veee kısa kısa yazdıkları notlar ki onlar ayrı bir değerli... Yüzümde bir gülümseme ve gözümde yaşlar... Tekrar teşekkür ederim hepinize çok çok mutlu ettiniz beni.

21 Kasım 2013 Perşembe

ÜÇ FİLM


Son günlerde kendimi film izlemeye verdim. Yabancı dizi izlemekten film izlemeye vakit bulamıyordum çoktandır.
Kolera Günlerinde Aşk ilk filmimiz. Bence filmin ismi Sabreden Derviş Muradına Ermiş olabilirdi :) Gabriel Garcia Marquez'in kitabından uyarlanmış bir film. İsminde kolera geçiyor ama bence ismi farklı olabilirdi çünkü film boyunca kolera konusuna en fazla beş kez değinmişlerdir yani filme ismini verecek güçte değildi belki kitapta daha fazla yer verilmiştir bilemiyorum neyse filmin ismine çok taktığım burdan anlaşılıyor. Güzeller güzeli Fermina (ki bence Sanem Çelik'in ikiz kardeşi olabilir hatta izlemeye başladıktan sonra benzerliği görünce dedim acaba Sanem Çelik mi oynamış, ama o değilmiş) Florentino Ariza (Javier Bardem) bir yerde karşılaşıp aşık olurlar ve birbirleriyle mektuplaşmaya başlarlar bunu öğrenen kızın babası bu ilişkiyi onaylamaz ve kızını uzak bir yere gönderir. Fermina, yavaş yavaş Florentino'yu unutmaya başlar ama Florentino'da ise tam tersi bir durum söz konusudur. Sürekli Fermina'ya ulaşmaya çalışır. Fermina bir doktorla evlenir ama Florentino hayatı boyunca kimseyle evlenmez ve Fermina'nın onun olmasını sabırla bekler. Filmin görselliği çok güzeldi. Kahramanların yaşlılık halleri inanılmaz inandırıcıydı. Türkiye'deki sadece saça pudra dökülüp yüz aynı dirilikte bırakılarak yapılan yaşlandırma çabalarını izleyerek büyüdüğüm için bana epeyce bir çarpıcı geldi :) Bu arada, bu film, Gabriel Garcia'nın Hollywood'da yapılmış ilk roman uyarlamasıymış çünkü kendisi İspanyolca dışında başka bir dilde eserinin canlandırılmasını istemiyormuş.
 
 İkinci filmimiz Okuyucu... Filmde olgun bir kadınla (Kate Winslet) ergenlik dönemindeki bir çocuğun aşk hikayesi anlatılıyor. Kadının birgün ortadan kaybolmasından uzun bir süre sonra hukuk okuyan çocuğun onu bir mahkeme salonunda görmesiyle hikayemizde yeni bir boyut ortaya çıkıyor.

Son filmimiz dün izlediğim ve epey bir heyecanlandığım Oscar ödüllü film Argo. Film, 1980 yıllarında İran'da Şahın devrilip Amerika'ya sığınması ardından İran hükümetinin Şahın iadesini istemesi ve Amerika'nın bu isteği yerine getirmemesi üzerine Amerikan Konsolosluğunun basılmasıyla başlıyor. 60 kişi rehin alınırken 6 kişi farklı bir çıkıştan geçerek Kanada Konsolosluğuna sığınıyor. 6 kişinin orada olduğunu kimse bilmiyor. Bu 6 kişiyi gizlice kurtarmak için çeşitli planlar yapılıyor ancak CIA ajanı Tony Mendez'in  (Ben Affleck) aklına gelen plan mantıklı gelmese de kabul ediliyor. Gerçek bir hikayeden uyarlanma olduğunu film bittiğinde anladım o zamana kadar amaaan tipik Amerikan kurtarma operasyonu başarılı olunacak kesin falan dedim ama film süresince içimden kaç kere "hadi, hadiiii" demişimdir Allah bilir :) yani heyecanlı bir filmdi. Kesinlikle tavsiye edilir.


17 Kasım 2013 Pazar

ÖRGÜ BATTANİYE/ÖRTÜ MODELİ

Kışın geldiğini anlama yöntemlerimden birisi örgü örmeyi canımın istemesi :) Aslında mavi tondan kendime bir yelek yapmayı düşünüyordum ama sonra düşündüm tek renk çok sıkıcı olur diye, dedim birkaç renk daha alayım renkli bir panço yapayım (nerden nereye yani :) ). Sonra Nako'dan sipariş ettiğim yünler gelince panço için uygun renkler olmadığını düşündüm. İstediğim uyum yoktu renklerde ben de dedim motifli bir yelek yapayım :) Motiflere başlayınca ip kalın olduğu için biraz kaba durdu ben de en son evimize bir örtü yapmaya karar verdim. Şimdi motiflerim 18 tane oldu tabi uzun sürecek ama bence evlerde bu tür örtüler çok otantik ve hoş duruyor. Umarım kısa zamanda bitiririm ve son halini koyarım. Sevgiyle kalın, musmutlu pazarlar :)

16 Kasım 2013 Cumartesi

TÜRK FİLMLERİ

Çocukluğumdan beri Türk filmi izlemeye bayılırım. Önceden haftaiçi gündüz kuşağında böyle aptal saptal programlar yerine Türk filmleri verilirdi özellikle pazar günleri sabahtan akşama kadar çeşitli çeşitli Türk filmleri olurdu kanallarda. Ben de seçip beğenip izlerdim. Hülya Koçyiğitli Kezban filmleri, Ediz Hunlu romantik filmler, Metin-Zekili komedi filmleri... Eldeki az imkanlarla çekilmiş filmlerimiz hala fenomen bana göre ve günümüzde çok az film o zamanki filmlerle yarışabilir. 
Bugün sizinle özellikle etkilendiğim Türk filmlerini paylaşmak istedim. O zaman yolumuz uzun haydin başlayak :)
İlk filmimiz Türkan Şoray'ın başrolünü oynadığı Açlık filmi. Çocuk yaşta izlememe rağmen bende derin izler bırakmış bir filmdir. Türkan Şoray'ın oyunculuğu da bunda çok büyük bir payı var onu da söylemeden geçemeyeceğim. Bir kadın hem salon kadınlığını hem de köy kadınlığını ancak bu kadar güzel canlandırabilir. Filmimiz bir köyde geçiyor. Türkan Şoray ailesi tarafından zengin bir ailenin yanına veriliyor. Evin beyi (beyliği batsın) ona tecavüz ediyor. Ama tabii kimseye denmiyor bu. Sonra zamanı gelince onu köydeki biriyle evlendiriyorlar. Kocası son derece pısırık bir adam ve her iş Türkan Şoray'ın başında. İki tane çocukları oluyor. Köyde birden bir kuraklık başlıyor ve yiyecek bir şeyler bulamıyorlar. Türkan Şoray'ın çocuğunu oyalamak için tencereye soğan ve su koyup bak yemeğimiz birazdan olacak demesi beni en çok etkileyen sahnelerden birisi.

Şimdi yine çok başarılı bir oyuncu olan Hülya Koçyiğit'in rol aldığı Gelin filmi. Köyden gelen geniş bir aile bir bakkal dükkanı alarak İstanbul'da yaşamaya başlıyorlar. Hülya Koçyiğit'in oğlunun (Kahraman Kıral) kalbi delik ve tedavi olması gerekiyor ama dükkanın cazibesine kapılmış aile, Hülya Koçyiğit'in yardım çığlıklarını duymazdan geliyorlar.

Bir diğer filmimiz Kahraman Kıral, Tarık Akan ve Halit Akçatepe'nin oynadığı Canım Kardeşim. Bu filmi ağlamadan izlediğimi hatırlamıyorum. Babalarını kaybeden iki kardeş ve ağbinin arkadaşı arasında geçen bir film. Küçük çocuğun kanser olduğunun anlaşılması üzerine iki arkadaşın onu mutlu etmek adına yapmaya çalıştıkları duygusal bir şekilde anlatılmış.

Son olarak Hülya Avşar, Kenan Kalav ve Meral Orhonsoy'un başrollerini paylaştığı Tutku filmi. Anne ve kız, köyün yakışıklı genci Şerif Ali'ye aşık olur. Şerif Ali, her ikisine de mavi boncuk dağıtsa da asıl sevdiği kızdır. Hülya Avşar'ın buradaki saf ve duru güzelliği çok etkileyici ama annesi rolünde oynayan Meral Orhonsoy da çok çekici ve kadınsı. Yani kısacası Şerif Ali'nin yerinde olmak istemezdim :) Necati Cumalı'nın bir eserinden uyarlanmış bu filmi her seferinde beğenerek izlerim.

8 Kasım 2013 Cuma

ORGANİX ARGAN YAĞLI ŞAMPUAN VE SAÇ MASKESİ

Uzun zamandır saçlarım dökülüyor. Belki mevsimsel değişiklikler ya da stres bunun sebebi veya normaldir dökülen saç oranı ama çok gür saçlara sahip olmadığım için elime gelen saçlar beni hep tedirgin ediyordu. Bir de çocukluğumdan beri saçlarımın çok yavaş uzaması sıkıntılarımın arasında. Hep saçlarımı uzatmaya niyetlenirim ama sonra o kadar yavaş olur ki bu süreç ben de sıkılıp kestiririm. Geçen seneden beri saçlarımı uzatmaya çalışıyorum. Ama doğru düzgün yol kat edemedim. Zaten düzleştiriciyle yıprattığım saçlara bir de hafif balyaj attırınca, saçımın uçları yıprandı sonra dooooğru kuaföre benim üç ayda uzayan 1 cm'lik saçım kırıklar dolayısıyla gitti ve ben de aynı saç boyuyla kaldım. Napayım napayım derken google'a saç uzatan şampuan yazdım. Restorex ve Organix markaları öne çıktı. Her ikisini de araştırdığımda Organix aklıma daha çok yattı. Tabii bunda Organix'in doğal içerikli olması ve internette Organix hakkında genelde pozitif şeyler yazılması etkili oldu ve bir iki blogta gördüğüm, hızlı kargolamasıyla övülen site Dermomarket'ten şiparişimi verdim. Şampuan ve maskeyi aldığımda, argan özlü light kuru yağ hediye geldi. Merakla siparişimi beklemeye başladım. Cumartesi akşamüstü sipariş vermeme rağmen, pazartesi günü siparişin elimde olması beni çok mutlu etti ve çok şaşırttı ki genelde Midyat'a kargolar fazladan bir gün geç geliyor. Dermomarket bu bakımdan beni hayalkırıklığına uğratmadı. Neyse gelelim deneme safhasına, ilk önce kuru saçıma maskeyi diplerden uca doğru sürdüm ve 5-10 dakika ısıtılmış havluyla beklettim. Hatta havlu soğumuştur diyerek saç kurutma makinesi tuttum bir süre :) Sonra soğuğa yakın ılık suyla duruladım ardından saçımı iki kez sampuanladım, ikinci şampuanlamada şampuanı köpürttükten sonra bir süre beklettim. İlk olarak şampuanın kokusunu çok sevdim ve saçlarımı sertleştirmemesi hoşuma gitti, kuruttuktan sonra yumuşacık oldu saçlarım, bir iki gündür elimi saçlarıma attığımda dökülme görmüyorum ve saçlarım hacim kazandı. Uzatmaya etkisini henüz göremedim zaten bir kere kullanmakla olacak şey değil ama etkisini görür görmez sizinle paylaşacağım. Kısacası ben Organix'i beğendim eğer bir de saçımı uzatırsa işte o zaman baş tacı olur :)